Depresyon
Günümüzde depresyon, dünyada ve ülkemizde ruh sağlığı alanında çalışanların en sık karşılaştıkları hastalıklardan birisidir ve her geçen gün depresyon tanısı alan kişi sayısı artmaktadır. Nedeni tam olarak bilinmemekle beraber en çok kadınlarda görülmektedir. Erkeklerin, yaşadıkları problemleri yalnız başına çözmeye çalışması ve uzman desteğine başvurma durumunun daha az olması da bu grupta depresyonun daha az olduğu görüşüne sebep olabilir. Depresyon yaşamın her döneminde olabilmekle beraber bazı durumlarda ve dönemlerde bu risk daha fazla artmaktadır. Postpartum (doğum sonrası) depresyon, madde kullanımına bağlı depresyon, mevsimsel depresyon bu durumlara örnek verilebilir.
Depresyonun, kişinin yaşamının her alanında işlev kaybına neden olmasından dolayı tedavi edilmesi çok büyük önem arz etmektedir. Depresyon ile kişide davranışsal, duygusal ve bilişsel anlamda değişimler olur. Keyifsizlik hali, hiçbir şey yapmak istememe, eskiden severek yaptığı şeylerden artık zevk almama, gelecek hakkında umutsuzluk, tamamen olumsuz düşünme, kendini değersiz hissetme, iştahsızlık veya aşırı yemek yeme, uykusuzluk veya aşırı uyuma, kendini sürekli yorgun ve halsiz hissetme, psikomotor davranışlarda hatta jest ve mimiklerde dahi aşırı yavaşlama ya da tam tersi aşırı hareketlilik-yerinde duramama hali, dikkatini toplamada ve sürdürmede güçlük, unutkanlık gibi durumlar depresyonda sıklıkla karşılaşılan durumlardandır. Fakat karıştırılmaması gereken bir durum vardır. İnsan duyguları olan bir varlıktır. Dolayısıyla yaşadığı kötü olaylar, kayıplar karşısında zaman zaman üzülecek, sıkılacak, kederlenecektir yani depresif hissedecektir. Bu tür depresif hisler de hayatın bir parçasıdır. Burada önemli olan, ayırd edici olan bu durumun en az iki haftadır devam ediyor olması ve kişinin bunu değiştirmek için hiçbir çaba göstermemesidir.
Depresyon hafif, orta ve ağır olmak üzere farklı derecelerde kendini gösterir. Ağır durumlarda ölüm ve intihar düşünceleri hatta teşebbüsleri yaşanmaktadır. Bu da depresyonun aslında çok riskli bir durum olduğunu ve müdahale edilmesi gerektiğini göstermektedir.
Ayrıca tüm bu tedavi yaklaşımlarıyla beraber, hastalığın düzeyi ne olursa olsun, sosyal destek çok önemlidir. Özellikle kişinin aile ve arkadaş çevresinin desteği, ilgisi, motivasyonu da bu sürecin daha kolay geçmesini sağlamasının yanı sıra tedavinin süresini de etkileyebilmektedir.
Depresyon tedavi süresi ve tedavide izlenecek yol, hastalığın derecesine göre değişmektedir. Hafif düzey depresyonda genellikle psikoterapi desteğiyle iyileşme sağlanmaktadır. Ancak orta ve özellikle ağır düzey depresyonda psikoterapinin yanında ilaç kullanılmaktadır. Hatta ölüm ve intihar düşüncelerinin eşlik ettiği ağır durumlarda hastane yatışı olmaktadır. Hastalığın sağaltımında farklı terapi ekollerinden yararlanılsa da sıklıkla bilişsel davranışçı terapi uygulanmaktadır.
Uzman Klinik Psikolog Hilal KÜÇÜK